Bazı çocuklar yeni bir ortama girer girmez koşup oyuna katılır, hemen arkadaş bulur.
Bazılarıysa biraz geride durur; etrafı inceler, kim ne yapıyor, oyun nasıl ilerliyor bakar. Bu
durumda çoğu ebeveynin aklından benzer bir düşünce geçer: “Keşke o da biraz daha rahat
olabilse…”. Aslında bu durum, sandığımız kadar olumsuz değildir.
Utangaçlık çoğu zaman yanlış yorumlanır, oysa bu çocuklar dünyayı anlamaya çalışan kü.ük
gözlemcilerdir. Biraz sessiz olabilirler ama o sessizliğin içinde büyük bir dikkat, derin bir
farkındalık vardır. Kalabalığın içinde kaybolmak yerine önce anlamayı seçerler. Bu da onların
sosyal öğrenme biçimidir.
Bazı çocuklar için yeni bir ortama girmek, minik bir cesaret hikâyesidir. Parkta, kreşte ya da
doğum günü partisinde hemen oyuna katılmak yerine, önce uzaktan izlemeyi tercih ederler.
Bu “bekleme” hâli çoğu zaman çekingenlik değil, hazırlık hâlidir. Kendilerini güvende
hissettikleri anda, o kü.ük adım zaten kendiliğinden gelir.
Peki dışarıda, akranlarıyla birlikteyken biz ne yapabiliriz?
Bir çocuğun sosyalleşme biçimi onun karakterine, hatta o günkü ruh haline göre bile
değişebilir. Bazı gün hemen oyuna karışır, bazı günse kenarda kalmayı tercih eder. Ebeveyn
olarak burada en önemli şey, o dengeyi anlamaktır.
• Zorlamadan yanında olun.
Parkta “hadi git oyna” demek yerine “istersen biraz izleyelim” demek daha işe yarar. .ünkü
baskı değil, güven çocukları harekete geçirir.
• Küçük k.prüler kurun.
Örneğin parkta top oynayan bir grup çocuk varsa, “topu birlikte atalım mı?” gibi basit bir
teklif çocuğunuz için ilk adım olabilir. Bazen o an sadece sizin varlığınız bile yeter.
• Bedensel etkileşimi destekleyin.
Utangaç çocuklar genellikle sözel iletişim yerine bedensel ifadelerle sosyalleşir. Kaydıraktan
birlikte kaymak, sırayla salıncağa binmek, oyun kurallarını sessizce izlemek… Bunların hepsi
“ben de buradayım” demenin yollarıdır.
• Kü.ük adımları fark edin.
O gün sadece bir arkadaşına gülümsediyse, ya da ismini söyledi, topu attı — fark edin.
“Bugün çok güzel bir adım attın.” demek, onun için büyük bir cesaretin onaylanmasıdır.
Zamanla bu küçük adımlar birikir. Çocuk artık kimlerle oyun kurabileceğini, nasıl iletişim
kuracağını öğrenir. Bir gün sadece izler, ertesi gün bir oyuncak paylaşır, sonraki gün bir
arkadaşına “birlikte oynayalım mı?” der. İşte o anda, o kü.ücük cümlede büyük bir gelişim
gizlidir.
Her çocuk aynı hızda sosyalleşmez. Bazıları kalabalığın enerjisiyle beslenir, bazılarıysa önce
o enerjiyi anlamayı seçer. Ama ikisi de arkadaşlık kurmayı öğrenir — sadece yolları farklıdır.
Ebeveynin sabırlı, yargılamayan tutumu bu süre.te çok önemlidir. Bir çocuk acele
ettirilmediğinde kendi isteğiyle adım attığında, arkadaşlık kurmak onun için keyifli bir
deneyime dünüşür.
Utangaçlık bir engel değil, çocuğun dünyayı tanıma biçimidir. Her çocuk, kendi hızında
sosyalleşir; biz yetişkinler de o tempoya saygı duyduğumuzda, çocuk kendiliğinden açılır,
kendi yerini bulur. Bir bakarsınız, dün kenarda izleyen o kü.ük yüz, bugün kahkahalarla
oyunun tam ortasında.
Psk. Ecem CEVİKBAŞ
Okuma önerisi: “Utangaç Ayı Monti” Duncan Beedie

Dinleme önerisi: Max Richter – On the Nature of Daylight