Övgü Kullanımı

ÖVGÜ KULLANIMININ SINIRI VAR MIDIR?

Çocuğa değer verdiğimizi ve davranışını onayladığımızı göstermek isteriz. Bunun için öpmek, sarılmak, okşamak gibi doğrudan davranışları ya da övgü, iltifat gibi sözel yolları tercih edebiliriz. Çocuklar özellikle sese olan ilgilerinin başladığı yaşamlarının 2. ayından itibaren ebeveynlerinden gelen mesajlara açıktır. Sosyal olarak kabul edilen davranışları öğrenebilmesi ve geliştirebilmesi için övgüyü bol bol kullanırız. Böylece çocuk kendisinden ne istendiğini, toplumun hangi davranışları kabul ettiğini öğrenebilir. Ancak övgünün bazı sınırları olmalıdır.

Övgü yalnızca çocuğun başarısına ya da olumlu davranışlarına yönelik olmamalıdır. Genellikle çocuklar istediğimiz ve bizim onayladığımız davranışlarda bulunduğunda onları övme eğilimindeyiz. Ancak kendi görüşlerinin ve doğal davranışlarının da aslında önemli olduğunu, onlara değer verdiğimizi çocuğa hissettirmemiz gerekir. Bu nedenle övgü kullanırken çocuğun çabasını, istekliliğini de dikkate almalıyız. Ayakkabısını tek başına giyemese de ‘Ayakkabını giymek için böyle çabalaman çok güzel’ diyerek övebilirsiniz

Çocuklar okul öncesi dönemde benmerkezci düşünme biçimi nedeniyle kendilerini dünyanın merkezi olarak algılarlar. Kendi düşünce ve duygularının herkeste var olduğunu düşünürler. Aynı zamanda uygun zamanı ve başkalarının ne hissedeceğini düşünmeden istediklerini o anda yapmaya çalışırlar. Yaşı ilerledikçe empatinin gelişimiyle birlikte çocukların benmerkezci düşünce yapısının yok olması beklenir. Övgü kullanımı işte bu noktada devreye giriyor. Çocuklarımızı aşırı övgüye maruz bıraktığımızda, empati becerisinin gelişimini zorlaştırıyoruz. Aslında “güzel” demek yerine, “mükemmel”, “inanılmaz güzel” gibi ifadeleri kullanarak çocukları teşvik etmek istiyoruz. Muhtemelen kısa bir süre için gerçekten motivasyonunu arttırıyoruz. Ama çocuk daha kalabalık bir grubun içine girdiğinde aslında davranışının ‘mükemmel’ derecesinde değil ‘güzel’ derecesinde herkesin yapabildiği bir şey olduğunu görüyor. Bu da kendisini diğerleriyle kıyaslamaya başlamasına, öğretmeninden aşırı övgü ve ilgi beklemesine neden olabiliyor.

Kişisel özellikleri hakkında övgüde bulunmamaya dikkat etmemiz gerekir. Yaşı biraz daha büyük olan bir çocuk sınavdan yüksek puan aldığında ‘ne kadar zekisin!’ demek yerine ‘yüksek puan almak için çok çabaladın ve karşılığını aldın!’ demek yüksek not almak için çalışması gerektiği mesajını da içerir. Eğer kişisel bir özellik olan zeka övülürse çocuk çalışmasa da zeki olduğu için yüksek not alacağını düşünür. Çalışma motivasyonunu kaybedebilir. Düşük not aldığında sorunun kendisinde olduğunu düşünür ve kendisini zeki olmamakla suçlayabilir.

Kıyaslama içeren övgülerden uzak durmamız gerekir. ‘Sen Zeynep’ten daha güzel resim yapmışsın’ demek yerine ‘bu resimde seçtiğin renkler çok güzel’ dediğinizde arkadaşıyla rekabete girmesini önlersiniz. Çocuğu sürekli çevresindekilere göre kıyaslayan övgüler kullanırsanız arkadaşlarına düşmanca bir rekabet duygusuyla yaklaşmasına neden olabilirsiniz. Her zaman ‘en iyi’ olmanın ya da ‘daha iyi’ olmanın önemli olmadığını hissettirebilmeliyiz.

Sevgiler,
Psk. Diyar Meriç UÇAK